“Kirli hava yüzünden astım hastası kızımı sokağa çıkaramıyorum”
Dilovası’nda okul ve hastanenin yanı başındaki kömür stok sahaları kimseye rahat nefes aldırmıyor. Selma Kılıç, kirli hava yüzünden dışarıda nefes alamayan astım hastası kızını sokak yüzü göstermeden, ev ile hastane arasında mekik dokuyarak büyütmeye çalışan onlarca anneden biri
Kocaeli’nde, İzmit ile Gebze arasına sıkışmış Dilovası ilçesi Marmara’nın sanayi ve enerji üretiminin önemli bölümünü yükleniyor. İlçede uzun yıllardır devam eden ağır sanayi ve aralarında Çolakoğlu Termik Santrali’nin de bulunduğu enerji tesislerine 2012 sonrasında eklenen kömür stok sahaları, hava kirliliği kaynaklı astım ve bronşit gibi hastalıkların daha birkaç aylık bebeklerde ortaya çıkmasına yol açıyor. Kömürcüler Organize Sanayi Bölgesi’nden (Kocaeli Gebze Kömürcüler İhtisas Organize Sanayi Bölgesi) yayılan kömür tozu Dilovası’ndaki Kayapınar ve Turgut Özal mahallelerini kaplamasıyla, astım hastası çocukların durumu kronikleşmeye, bebekler ise doğumlarından itibaren solunum hastalıklarıyla boğuşmaya başladı.
Dilovası’nda doğup büyüyen Selma Kılıç yaşadığı yeri, “Biz sanayinin tam ortasında kalmışız. Bir tarafta liman ve otoyol, arkamızda kömürcüler… Etrafımız sarılmış!” diye tarif ediyor. Mahalle sakinlerinin kalanı gibi o da kömür tesisleri yakınlarına kurulduktan sonra sağlık sorunlarının arttığı kanaatinde.
Üç çocuk annesi Selma Kılıç büyük kızı Gülümsün’ün hastalığını dokuz aylıkken fark etti: “Doğduktan sonra sürekli öksürüyordu. ‘Sobadan bu kadar etkilenir mi acaba?’ diye düşünüyordum. Doktorlar önce öksürük diye geçiştirdi, sonra verem teşhisi koydular ama en sonunda alerjik astım olduğu anlaşıldı. Temiz bir ortamda kalmasını, evde soba bulunmamasını, semtimizde hava kirliyse dışarı çıkarmamamızı söylediler.”
Gülümsün’ün durumu her yıl genellikle Eylül-Ekim aylarında ağırlaşıyor. İlaçlarını düzenli kullanıyor ve mümkün olduğunca dışarıdaki kirli havaya maruz kalmamaya çalışıyor ancak yine de okula gitmesi gerekiyor. Dokuz yaşındaki Gülümsün krizleri ağırlaştığında solunum cihazını nasıl kullanacağını çoktan öğrenmiş. Krizin yaklaşmakta olduğunu artık kendisi anlayabiliyor. Hemen ilaçlarına ve solunum cihazına koşsa da bazen krizleri bu imkanlarla atlatamıyor ve Kılıç ailesinin hastane günleri başlıyor. Anne Kılıç, Gülümsün’ün hastalığı yüzünden basit griplerin bile günlerce sürdüğünü, bazen kızını ayda iki defa hastaneye kaldırmak zorunda kaldıklarını anlatıyor.
Selma Kılıç’a göre, bazı ebeveynler çocuklarının öksürüğünün ne anlama geldiğini bilmiyor ama muayeneye götürüldüğü zaman çocukların alerjik astım veya bronşit olduğu anlaşılıyor. Hasta çocukların neredeyse hiçbirinde iyileşme gözlenmiyor: “Doktorlara, ‘Tüm tedavilerini yapıyoruz, çocuğum neden iyi olmuyor?’ dediğimde, ‘Dilovası’nda oturduğunuz için çocuğunun iyi olmasını bekleme’ cevabını aldım. Burası bizim kendi evimiz. Ailem ve çevrem burada, eşim burada çalışıyor. Burayı nasıl terk edelim?”
Selma Kılıç’a göre doktorları Gülümsün’ün hastalığının doğuştan olduğunu söylüyor. Gülümsün doğduğunda Kömürcüler OSB henüz kurulmamıştı ama mahalle sakinleri 2012’den bugüne çocuklardaki hastalık sıklığının oldukça artığı görüşünde. Kayapınar ve Turgut Özal mahallelerindeki diğer ailelere misafir olduğumda, birkaç aylık pek çok bebeğin daha şimdiden astım hastalığına yakalandığını gördüm. Daha birkaç yıl önce komşuları Selma Kılıç’ı, kızı Gülümsün’e aşırı korumacı yaklaşmakla eleştiriyormuş fakat bugün hangi kapıyı çalsanız bir astım hastasına rastlamak mümkün.
Astım ve bronşit gibi hastalıklar Gülümsün’ün akranları arasında çok yaygın. Pek çok çocuk astım krizleri yüzünden ayın belli bölümlerini hastanede geçirip okullarından geri kalıyor. Zaten Kayapınar ve Turgut Özal mahallelerindeki çocukların devam ettiği Mübeccel Çolakoğlu Ortaokulu da çocuklar için pek güvenli bir alan sayılmaz zira okul ile kömür stok sahaları birbirine komşu. Konuştuğum tüm ebeveynler, öğretmenleri, çocukları okul bahçesine çıkartmamaları konusunda tembihlediklerini anlatıyor. Okulun hemen yanındaysa Dilovası Devlet Hastanesi yükseliyor. Kömürcüler OSB, okul ve hastane üçgeninin mahalleliler arasında trajik şakalaşmalara konu olması şaşırtıcı değil. Mahallenin gençlerinden biri okul ve hastanenin hemen yakınındaki tepede bulunan ve mahallelere yüksekten bakan Kömürcüler OSB’yi gösterirken, “Kömür tesisleri okul ve hastaneye o kadar yakın ki o hastaneye giren hastaların iyileşmesi mümkün değil! Zaten o okula giden çocukların yolu da hastaneden muhakkak geçiyor!” diyor ve sinirli bir şekilde gülüyor.
Dilovası’ndaki yerel bürokratlar, pek çok kirletici faaliyetin sürdüğü ilçede kömür tesislerinin halk sağlığı ve çevreye yaptığı etkinin önemsenmeyecek derecede olduğunu söylemesine karşın, Kömürcüler OSB’ye karşı çıkanları yanlış hedef seçmekle eleştiriyor. Mahalle sakinleri, 2018’de Dilovası Kaymakamlığı’ndan bir yetkilinin kendilerine, “Diğer sanayi ve enerji tesisleri aslında Kömürcüler OSB’den daha zararlı” dediğini söylüyor. Selma Kılıç ve pek çok mahalleliyse bu söylemi kesin olarak reddediyor: “Kömür sanki her gün üzerimize yağıyor. Ev hanımları daha çok anlıyor çünkü temizlik yaptığımız için ne kadar kömür tozu geldiğini fark edebiliyoruz. Silmekle geçmiyor; yapış yapış, yağlı bir katman… Evlerin içi, dışı… Her yer böyle!” Yıkanmış çamaşırları açık havada kurutmak mümkün değil, tabii tozdan kararmış kıyafetleri bir kez daha yıkamak istemiyorsanız. Mahallede dolaşırken karşılaştığım kadınların kollarının sarılı olmasının sebebi de kömür tozu. İnanması güç ama kömür tozunun yarattığı kirlilikle her gün başa çıkmaya çalışanların, temizlik yaparken kol ve omuz sakatlıkları geçirip ameliyat olmak zorunda kalması, Dilovası’nda artık sıradanlaşmış bir olay.
Dilovası’nda hava kirliliği sadece sağlık sorunlarına neden olmakla kalmıyor. Kömür tozunu sürekli temizlemeye çalışmak psikolojik tahribata da yol açıyor. Ancak yaygınlaşan hastalıkların beklenmeyen bir etkisi daha var. Selma Kılıç, Gülümsün’ü hastalıklardan korumaya çalışırken kızıyla arasında oluşan gerilimden bahsetmeden edemiyor. Kızının dışarıda çok vakit geçirirse kömür tozundan etkilenip astım krizi yaşayacağını bilen Anne Kılıç, Gülümsün’ü mümkün olduğunca evde tutmaya çalışıyor. Gülümsün’ün, “Neden arkadaşlarım sokakta oynarken ben evden çıkamıyorum?” sorusunu cevaplamak Selma Kılıç için her zaman güç: “Benim çocuğum içeride… Hiç sokağa çıkmıyor. Çocuğumu hep kısıtlamak zorundayım. Vicdanen elbette bundan rahatsızım. Hatta küçükken bana ‘Sen kötü annesin’ dediği bile olmuştu. Çünkü en çok sevdiği şeyden, oyundan onu alıkoyuyorum. Kızımın hiç arkadaşı yok. Sadece kardeşleriyle oynuyor. Dışarı çıkamıyoruz, parka götüremiyoruz. Bazen başka kentlere bir süreliğine misafirliğe gittiğimizde çok mutlu oluyor çünkü orada nefes alabiliyor…”