Aliağa’da yüksek kömür gerilimi

Aliağa’daki İzdemir Termik Santrali’nin yüksek gerilim hattı Horozgediği Köyü’nün üzerinden geçiyor. Sağlık endişeleri yüzünden neredeyse boşalan köyü için mücadele eden Özcan Bora, “Ben de burada kalmak istemiyorum ama taşınsak aç kalacağız. Burada öleceğiz. Ama öyle ama böyle…” diyor.

  • Yazan: Doğu Eroğlu
  • Fotoğraflar: Caner Özkan
  • Video: Barbaros Kayan

Aliağa’ya bağlı Horozgediği Köyü, dört yıl önce devreye alınan İzdemir Termik Santrali’nde üretilen elektriğin aktarımı için köyün üzerinden geçirilen yüksek gerilim hattı nedeniyle göçe ve hastalıklara mahkum edildi. Geçimini kamyonculukla kazanan Horozgediği halkının çoğunluğu, bölgenin önde gelen işverenlerinden İzdemir’i doğrudan karşısına alıp santrale ve yüksek gerilim hattına başlangıçta karşı çıkamıyor. İzdemir’den emekli demir-çelik işçisi Özcan Bora ve birkaç kişinin, hiç değilse yüksek gerilim hattını köyden uzak tutma yönündeki çabasıysa yeterli olamıyor. 56 yaşındaki Bora, yüksek gerilim hattının sağlık sorunlarına yol açacağı korkusuyla Horozgediği’ni terk edenlerin geride bıraktığı boşalmış evleri üzüntüyle gösteriyor ve kendi ailesini sağlıklı tutmak için her şeyi yapacağını söylüyor: “Artık ben de burada kalmak istemiyorum. Gerekirse aç kalırım ama çocuklarımı ve torunlarımı buraya getirmem! Sağlık taraması bile yapılmıyor, yüksek gerilim hattının etkilerini ne derece yaşadığımızı dahi bilemiyoruz.”

Bir sahil kenti olan Aliağa’yı uçtan uca bölen şehirlerarası yol, tüm kıyıyı kaplayan sanayi bölgesi ile şehrin kalanı arasında hayali bir mesafe bulunduğu algısını yaratıyor. Ne var ki Aliağa-Foça karayoluna girdiğinizde içine düşeceğiniz keşmekeş, endüstriyel kompleksin yaşamla ne kadar iç içe olduğunu kuşku götürmez biçimde ortaya koyuyor. Sağlı sollu yükselen bacalar ile rüzgar türbinleri, üretimin sürdüğünü gösteren dumanlar, limandan çıkıp bir yerlere hurda ya da hammadde taşıyan dev kamyonların karmaşasına kendini kaptıran yabancı bir göz, tüm bunların ortasında bir köyün kurulu olduğunu fark etmeden bölgeden geçip gidebilir.

Köye adım atınca etrafa gelişigüzel dağılmış kamyon hurdalarını, köyün üzerindeki gökyüzünü örümcek ağı gibi saran devasa elektrik iletim hattını, sanayi tesislerinden gelen kokuyu ve havanın ağırlığını fark etmemek imkansız. Fakat yine de dikkati en çok çeken, endüstriyel alandaki faaliyetlerin yarattığı gürültü. Fabrikalardan, termik santral ve rüzgar türbinlerinden yükselen uğultuya, hareket halindeki kamyonların motor ya da geri vites sesleri karışıyor. İzdemir’in Aliağa’daki fabrikasından emekli, 56 yaşındaki Özcan Bora, diğer Horozgediği sakinleri gibi kendisinin de etraftaki sesleri artık işitmez hale geldiğini söylüyor: “Gürültüye alıştık, artık kimseyi etkilemiyor.” Birkaç yıldır Bora ve Horozgediği’nde yaşayan diğer yurttaşların asıl kaygısı, köyün üzerinden geçen yüksek gerilim hatlarıyla ilgili.

1962 doğumlu Özcan Bora, ilkokulu bitirdikten sonra Ege Gübre’de işe başladı. Oradaki kaynakçılık tecrübesinin ardından önce Ege Çelik fabrikasında, 1987’den itibarense 2013’te emekli oluncaya dek İzdemir çelikhanesinde bakımcı olarak çalıştı. Yıllarca 1,600 derecelik fırınların yanında çalışırken, bir süre de Horozgediği muhtarlığı görevini yürüttü.

Termik santral ve onu takip eden yüksek gerilim hattı projeleri ortaya çıktığı dönemde Özcan Bora emekli oluyor. Bora artık ne İzdemir’in işçisi ne de İzdemir’den iş alan ya da iş alma ihtimali bulunan bir kamyon sahibi. Termik santral planları Horozgediği halkının önüne geldiğinde Horozgediği Liman ve Karayolu Yük Taşıma Kooperatifi’nin tavrı belirleyici oluyor. Bora’ya göre, termik santralin yük taşıma işlerinin Horozgediği’ndeki kamyonculara verileceği vaadi, santral karşıtlarının itirazlarını bastırdı: “Bir başka şirketin projesi için yapılan ÇED Halkın Katılımı Toplantısı sırasında, şirketin işçileri toplantının yapılacağı kahvehaneyi doldurdu, halk içeri bile giremedi. Bizimkinde hiç öyle olmadı! Millete iş vaadinde bulundular, geçti gitti! Toplantıdan önce şirket, Horozgediği muhtarı ve kooperatif başkanıyla görüşmüş. Muhtar da köylüye, ‘Termik santralin nakliye işlerini bize verecekler’ deyip milleti ikna etti. Kimse itiraz etmedi.”

Santralin kurulumu onaylandıktan sonra bu defa da hesapta olmayan elektrik iletim hattı projesi Horozgediği halkının gündemine geliyor. Elektrik iletim hattı için 7 Kasım 2012’de ÇED Gerekli Değildir Kararı veriliyor ve çok geçmeden köyün üzerinden yüksek gerilim hatlarının geçmesi planlanıyor. Özcan Bora ve köydeki birkaç kişi, yüksek gerilim hatlarının yakınında yaşamanın pek çok hastalığa kapı aralayacağını uzmanlardan öğreniyor ve endişeye kapılıyorlar.

Horozgediği sakinlerinin iletim hattına karşı açtığı dava kapsamında hazırlanan bilirkişi raporu da endişeleri doğruluyor. Bilirkişi raporunda, köye kurulması planlanan altı adet yüksek gerilim iletim direğinin 600 metre yakında yaşayan çocuklarda lösemi riskini 15 kat artıracağı, köy sakinlerinde “Alzheimer, parkinson, kanser türleri ve kalp hastalıkları” görülme sıklığını yükselteceği, “baş ağrıları, deri rahatsızlıkları, uykusuzluk iştah kaybı, stres, yorgunluk” gibi sorunlar ortaya çıkaracağı vurgulanıyor.

2013’ten itibaren Horozgediği sakinleri yüksek gerilim hattına karşı eylemlere girişiyor. Ancak eylemlere, İzdemir’den iş alacağına inanan kamyoncular katılmıyor. 2014’e gelindiğinde İzdemir Termik Santrali’nde elektrik üretimi başladı fakat şirket Horozgediği’ndeki kooperatife verdiği sözü tutmuyor. Özcan’a göre, tutulmayan sözlere rağmen kamyoncular, İzdemir’in kendilerine iş verebileceği ümidiyle eylemlere katılmamakta ısrarcı oluyor: “Eylemlere nakliyeciler katılmadı. İş vaadi olmasaydı daha çok tepki olurdu. ‘Ekmek yiyoruz’ davasına herkes göz yumdu. Santral çalışmaya başladı ve kömür gelir oldu ama şirket kooperatif yerine kendi araçlarıyla taşıyordu. Hala aynı durum devam ediyor. Kamyoncuların kimisi kendini aldatılmış hissediyor ama bugün İzdemir iş verse yine yapacaklar. Her evde birer ikişer tane kamyon çalışıyor, mecbur yapacak o işi!”

İzdemir’in işleri kesildikten sonra köydeki kamyoncular için ekonomik bir daralma dönemi başladı. O sırada, Soma’nın Yırca Köyü’ndeki direnişten ötürü yeri değiştirilen Kolin Termik Santrali’nin inşaat malzemelerini Horozgediği’ndeki kamyoncular taşıdı ve bu kamyoncuların bir süreliğine rahat nefes alabilmesini sağladı. Bugünse pek çok kamyoncu aylardır kontak açmamış halde. Özcan, Horozgediği’ndeki kamyoncular ile İzdemir ve diğer sanayi devleri arasındaki ilişkiyi şöyle özetliyor: “Köydeki 100 kişinin 99’u nakliyecidir. Kendi topraklarımızı sanayiye verdik, onların emrine girdik. İzdemir’in istemediği en ufak bir olayda kamyoncular fabrikaya giremez hale gelir.”

Yüksek gerilim hattının etrafındaki yaşamın pek çok hastalığa yol açabileceği uyarısını yapan bilirkişi raporlarına karşın açılan davalar sonuç vermiyor. Kamulaştırma ve şahıs arazilerinin şirket tarafından satın alınmasının ardından 2016’da altı adet elektrik iletim direği köye dikildi ve yüksek gerilim hattı elektrik nakline başladı.

Özcan Bora, pek çok yere dilekçe vermelerine, onlarca yetkiliyle konuşmalarına, davalar açmalarına karşın yüksek gerilim hattının inşasını engelleyemedikleri için köydekilerin artık hak arama mekanizmalarına inancının kalmadığını anlatıyor.

Yüksek gerilim hattının çalışmaya başlamasının ardından Horozgediği’nden göçler başladı. Bugün Horozgediği’ndeki kooperatife bağlı 130’u TIR, yaklaşık 300 nakliye aracı bulunuyor. Daha önce yaklaşık 1,000 nüfusa sahip Horozgediği’nde, yüksek gerilim hattının köyün üzerinden geçmesinin ardından bugün 300’den az kişi yaşıyor. Kamyoncuların çoğu aynı işi yapmaya ve her gün Horozgediği yakınlarındaki limana gelmeyi sürdürseler de artık Aliağa’da ya da Menemen’de yaşamayı tercih ediyor.

Genç aileler gelirlerinin önemli bir kısmını ev kirasına ayırmak pahasına köyden ayrılmış. Yüksek gerilim hattının tam altında kalan 12 evin sakinleri köyü ilk terk edenler olmuş. Özcan Bora köyün boşalmasından üzüntü duysa da ailesini köyden uzaklaştıranlara hak vermeden edemiyor: “Durumu iyi olanlar kaçtı, yeni yaptırdıkları evlerini bırakıp gittiler. Köyde 35 yaşın altında kimse kalmadı. Hepsi Aliağa’da 1,000 liranın üzerinde kira veriyor. Çocukları var, ne yapsınlar? ‘Üç yıl burada kalırsa çocuğun hasta olacak’ deseler sen burada durur musun?”

Özcan Bora, 15 yıldır bölgedeki tarımın verimsizleştiğini, civardaki sanayi tesislerine karşın bölgede yaşayanların sağlık taramasından geçirilmediğini anımsatıyor. Horozgediği sakinlerine göre kanser eskiye kıyasla daha yaygın. Bora da yüksek gerilim hattının sağlığına etki ettiğini düşünenler arasında. Sabahları dinlenmiş hissetmek bir yana, daha da yorgun uyandığını söylüyor. Evinin yakınındaki küçük ağılda beslediği yaklaşık 15 koyun ve kuzuyla ilgilenirken Bora’nın ağzından dökülenler, Horozgediği’nde yaşayanlar için acilen önlem alınmadığı takdirde ortaya çıkabilecek karanlık tabloyu özetliyor: “Benim evin telin altında. Üniversitelerden gelenlerin anlattıklarından sonra artık ben de burada kalmak istemiyorum ama gidecek yer yok. Aliağa’da yaşamanın bedeli en az 2,000 lira… Aldığım emekli maaşı orada ancak ev kirasını, masrafları karşılar. Ne yiyeceksin? Taşınsak aç kalacağız yani. Burada öleceğiz. Ama öyle ama böyle…”

Hava kirliliği ne olacak?

Horozgediği halkının öncelikli endişesi yüksek gerilim hattının yol açacağı hastalıklar olsa da köydeki yaşama yönelen en büyük tehditlerden biri bozulan hava kalitesi. Daha doğrusu bölgedeki sanayi faaliyetlerinin artırdığı havadaki partikül madde yoğunluğu. Bölgedeki sanayi faaliyetleri sebebiyle hava kalitesindeki düşüş yeni değil ancak 2014’ten itibaren Horozgediği yakınındaki kirleticilere İzdemir Termik Santrali’nin de eklenmesi, bu sorunun yakın gelecekte daha vahim hale gelebileceğini akla getiriyor.

Dokuz Eylül Üniversitesi İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü tarafından 2009’da hazırlanan Aliağa Çevre Durum Tespiti ve Taşıma Kapasitesinin Belirlenmesi Projesi ara raporunda, Horozgediği çevresindeki duruma ilişkin korkutucu tespitler yer alıyordu. Kimi bilim insanları yayınlandığı dönemde raporu sert biçimde eleştirmiş, raporun endüstri tesislerinin kirletici etkisini aklamaya çalıştığını, kirlenmenin sorumluluğunu ısınma amaçlı yakıt kullanımı ve karayolu trafiği üzerine yüklemeyi denediğini ifade etmişti. Yine de rapor kapsamında toplanan bazı veriler, bölgenin bir halk sağlığı felaketi eşiğinde olduğunu gizleyemiyordu. Rapora göre Aliağa’daki PM10 (10 mikrometre çapından daha küçük olan partiküller) yoğunluğu zaten yüksekti ama Horozgediği’ndeki seviye Aliağa’dakinin bile yüzde 30 üzerindeydi. Horozgediği’ne yaklaşık bir buçuk kilometre mesafedeki HABAŞ bölgesinde yapılan poliklorlu bifeniller (PCB’ler: Hava kirliliğine yol açan bir inorganik kirletici) ölçümünün ise “muhtemelen yeryüzünde bugüne kadar ölçülen en yüksek konsantrasyon” (19000-136000 pg m-3) olduğu aktarılıyordu. Bugün Horozgediği köyü yakınlarında hava kalitesi ölçüm istasyonları bulunuyor ama Özcan Bora, bu istasyonlarda tutulan verilerin talep etmelerine karşın kendileriyle paylaşılmadığını savunuyor.

Santralin ÇED süreci de sorunlu

Aliağa’da İzdemir’e ait demir-çelik fabrikalarının bulunduğu bölgede kurulan İzdemir Termik Santrali’nin Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) süreci de sorunlarla dolu. Pek çok kuruluş ve İzmirli yurttaş, 2010’dan beri İzdemir Termik Santrali projesine karşı çıkıyor. Son olarak İzmir 5. İdare Mahkemesi, santral hakkında Mart 2017’de verilen ÇED Olumlu Kararını 26 Kasım 2018’de, üçüncü defa iptal etti. İzdemir’in 2009/7 sayılı Genelge yoluyla yaptığı başvuruda ise ÇED sürecinde İnceleme ve Değerlendirme Komisyonu aşaması geride kaldı. ÇED Raporunun bir kez daha nihai hale gelmesine ve onay için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı önüne gitmesine tepki gösteren çevre örgütlerine göre, hazırlanan yeni ÇED Raporu da öncekilerden farklı değil. Mahkemenin iptal gerekçelerini gidermeyen, zeytinlikler içerisine atık depolama alanı kurulmasını öngören raporda, onlarca sanayi tesisinin bulunduğu Aliağa bölgesine ilişkin kümülatif bir etki değerlendirmesi de yer almıyor.

ozcan-bora-komur-hikayeleri-1
ozcan-bora-2
ozcan-bora-komur-hikayeleri-3
ozcan-bora-4
ozcan-bora-5
ozcan-bora-6
ozcan-bora-7
ozcan-bora-8

KÖMÜRÜ BIRAK!

Türkiye’de aktif çalışan 28, hayata geçmesi planlanan 40’tan fazla kömürlü termik santral projesi var. Dünya bu kirli ve verimsiz enerji kaynağından vazgeçerken, Türkiye yatırım yapmaya devam ediyor. Oysa sahip olduğu güneş enerjisi potansiyeliyle yenilenebilir ve temiz enerji alanında dünya lideri olabilir. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’ndan, kömürlü termik santral projelerini iptal etmesini ve yenilenebilir enerjiye yatırım yapmasını talep et.

Kullanıcı Bilgileriniz İle Oturum Açın

Bilgilerinizi Unuttunuzmu?