Bir ömre sığmayan hukuk mücadelesi

Santral nedeniyle mandalinaları kuruyup dökülen çiftçi Hüseyin Öner, 9 yıl süren bir hukuk mücadelesine başladı. Sonunda tazminat davasını kazandı ama ömrü bunu görmeye yetmedi. Ayla Öner babasının mücadelesini, “Ören’de hala ciddi miktarda narenciye bahçesi varsa, bunda babamın hakkı büyük” sözleriyle anlatıyor.

  • Yazan: Doğu Eroğlu
  • Fotoğraflar: Caner Özkan
  • Video: Barbaros Kayan

Muğla’nın Ören beldesinin en yüksek noktalarından birine çıktığınızda batıda Ören’in girişindeki Kemerköy Termik Santrali’ni, biraz kuzeydeyse Yeniköy Termik Santrali’nin bacalarını görebiliyorsunuz. 13 kilometre mesafedeki iki santrali besleyen açık ocak kömür madenleriyse Ören-Milas karayolu boyunca sağlı sollu uzanıyor.

Muğla’da 1982’de işletmeye alınan Yatağan Termik Santrali’nin hemen ardından 1986’da Ören’e yaklaşık 13 kilometre mesafede kurulan Yeniköy Termik Santrali’nde elektrik üretimi başladı. Ören sahiline inşa edilen Kemerköy Termik Santrali, Muğla bölgesinde başlayan linyite dayalı enerji üretimi furyasının son halkası. Açık ocak kömür madenlerine oldukça yakın bir konumda, üstelik soğutma suyu çekebileceği denizin de hemen kıyısına kurulan Kemerköy Termik Santrali’nin ilk iki ünitesi 1994’te, üçüncü ünitesi ise 1995’te çalışmaya başladı. Santral ile santrale kömür getiren kömür nakil hattı etrafındaki tarım arazilerindeki verimlilik kaybı da santralin çalışmaya başlamasının üzerinden çok vakit geçmeden hissedilir oldu.

Bugün bölge sakinleri Ören Çayı’ndan akan su miktarının eskisine oranla daha az olduğunu, santralin soğutma sisteminde kullandığı suyun denizdeki tuzluluk oranını artırdığını düşünüyor. Ancak santralin devreye girmesiyle, birkaç yıl içinde tarımda gözlenen ani verim düşüşü tam olarak ortadan kalkmadıysa bile, ilerleyen yıllarda azaldı. Bunda belki de en büyük pay sahibi, Kemerköy Termik Santrali’ne karşı Hüseyin Ağa namıyla tanınan Hüseyin Öner’in açtığı davalar oldu. Davaları kazandığını görmeye ömrü yetmeyen Hüseyin Öner’in kızı Ayla Öner, davalar sayesinde Kemerköy Termik Santrali’nin baca filtreleri daha düzgün çalıştırıldığı, kömür nakil hattından toz yayılmasıysa bir miktar önlendiği için bugün hala ebeveynlerinin diktiği narenciye bahçesinde mandalina yetiştirebiliyor.

Hayatı boyunca çiftçilikle uğraşan Hüseyin Öner’in kızı Ayla Öner beldede geçen çocukluklarını şöyle anlatıyor: “Dört kız kardeşiz. İlkokuldayken, ayağım pedallara zor yetişirken traktör kullanmayı öğrendim. Babam bir ara mazot satan bir istasyon işletiyordu. Kolla çevrilen benzin pompalarını ben çalıştırırdım. Bazen okulda derste olduğum sırada kapı çalar ve birisi, ‘Hocam, Hüseyin Ağa’nın kızı bize biraz mazot verse de çifte gitsek’ diye dersi bölüverirdi! Homurdanarak gider, mazot koyar, derse dönerdim!”

Ayla Öner eğitimini tamamladıktan sonra Antalya’ya yerleşti ve uzun yıllar görev yaptığı kamudan emekli oldu. Kardeşleri de kendi yollarını çizdi; farklı şehirlerde eğitimlerini tamamlayıp hayatlarını kurdular. Ancak babalarının yaşamını yitirmesi sonrasında kız kardeşler hayatlarını yeniden düzenledi. Kardeşlerden biri Ören’de yaşıyor ve bahçelerin yıl boyunca bakımı için gerekli adımları atıyor. Zeytin için hasat zamanı geldiğindeyse tüm kardeşler Ören’de buluşuyor.

Ayla Öner, babasının 1970’lerde diktiği ağaçlardan oluşan zeytinlikte hasat sürerken, kardeşi Ferda’yla birlikte, toplanan zeytinleri boyutlarına göre tasnif ediyor. Bu işlem babalarının tasarlayıp imal ettiği, küçük zeytinleri elekten aşağı boşaltan, erişkin yağlık zeytinleriyse elekte tutan, elektrikli bir ızgara sistemiyle gerçekleştiriliyor. Ayla Öner yağlık zeytinleri boylarına göre ayırırken bir yandan da bahçenin tarihçesini anlatıyor: “1970’lerde su kuyusu yoktu. Babam köyden tenekelerle su taşıyarak yetiştirmişti bu zeytinleri! Şimdi elbette her şey daha kolay; elektrik var, su var… Ama yine de bu işleri yaptıkça babamın zamanında her şeyi nasıl tek başına halledebildiğine daha çok şaşırıyorum! Bize hep, ‘Gelin, köye dönün’ derdi ama herkes kendi hayatıyla meşguldü. Bu işlerin ne kadar zor olduğunu o gittikten sonra öğrendik.”

Zeytinliklerdeki hasat koşturmacasından bir süreliğine uzaklaştırdığım Ayla Öner beni, babasından kalan bir diğer bahçeye götürüyor. 400’den fazla mandalina ağacının bulunduğu bahçenin Öner Ailesi tarihçesindeki özel yerini şöyle anlatıyor: “Evlendiklerinde annem de babam da çok gençmiş. Babam o dönem dedemin sahibi olduğu arazileri işliyormuş. Annem sadece onlara ait bir yer olmasını istemiş ve bir tarla alması için takılarını babama vermiş. Küçük bir bahçe almışlar ve mandalinada karar kılmışlar. Ağaçları birlikte dikmiş, birlikte sulamışlar. Bir bakıma burası onların benden önceki çocukları gibi. O yüzden bu bahçe bizim için çok değerli.”

Kabuğundaki enfes kokusuyla bölgedeki diğer türlerden ayrılan yerli cins ve çekirdekli mandalinaların Öner Ailesi için anlamı lezzetinden ibaret değil. Kemerköy Termik Santrali’nin elektrik üretimine başlamasından 10 yıl sonra, yani 2004’te, Ayla Öner’in babasından aldığı bir telefon, dava sürecinin başlamasını sağladı: “Antalya’da çalıştığım dönemde babam telefon etti. ‘Meyveler iyi değil, mandalinada hastalık var’ dedi. Olgunlaşmamışken mandalinanın etrafını siyah bir tabakanın kapladığını, ardından kuruyup döküldüklerini anlattı. ‘Santral yüzünden olduğunu düşünüyorum’ dedi. Babamı bir avukat arkadaşımla tanıştırdım ve tazminat davası süreci başladı.”

Büyük yatırımla kurulan termik santrale karşı açılacak herhangi bir davanın kazanılabileceğine inanan çıkmadığı için diğer çiftçilerden destek göremeyen Hüseyin Öner, tazminat davasını Ekim 2004’te açtı. Santralin çalışmasından önce narenciye bahçesinde yılda yaklaşık 45 ton mandalina üreten Öner, 2004 itibarıyla ancak 11-12 tonu bulan üretimin uğradığı kaybın, kamu kuruluşu olan Kemerköy Elektrik Üretim A.Ş. tarafından karşılanmasını talep etti. Hüseyin Öner’in 2005’te uğradığı zarara dair açtığı dava da ilk dosyayla birleştirildi.

Davalar kapsamında 2004, 2005, 2008 ve 2009’da dört ayrı bilirkişi raporu hazırlandı. Ören’de ve narenciye bahçelerinde yapılan incelemelere dayalı ilk üç rapor, termik santral bacalarından önemli ölçüde kirleticinin atmosfere verildiğini, santraldeki baca gazı arıtma tesisi ve toz tutacak elektro filtrelerin verimli veya hiç çalıştırılmadığını tespit etti. 1994’te elektrik üretimine başlayan Kemerköy Termik Santrali’nin ilk ünitesine ait baca gazı arıtma filtrelerinin Kasım 2002’de tam olarak çalıştırılmaya başlandığı, 1995’te devreye alınan ikinci ve üçüncü üniteye bağlı arıtma sistemlerininse sırasıyla Mart ve Aralık 2003’te tam kapasiteyle çalışır hale geldiği ispatlandı. Yani santralin üç ünitesinde, yedi yıl boyunca filtre sistemleri tam kapasiteyle çalıştırılmamıştı. Raporlarda, mandalina ağaçlarına yaklaşık 500 metre uzaklıktaki kömür nakil hattından uçuşan kömür tozlarının da tarımda verim kaybına yol açtığı belirtildi.

2008’e kadar hazırlanan bilirkişi raporlarında yapılan değerlendirmeler Hüseyin Öner’de sevinç yarattı. Ancak 2009’da yalnızca dosyaya giren belgeler incelenerek yapılan bilirkişi incelemesi, santral faaliyeti ile mandalina üretimi arasında bağ kurmanın bilimsel açıdan mümkün olmadığı yorumunu yaptı ve davaya bakan Milas 2. Asliye Hukuk Mahkemesi bu raporu gerekçe göstererek davayı reddetti.

Ayla Öner, bilirkişi incelemeleri sırasında elde edilen bulguların, termik santrallerle ilgili kendilerine anlatılanlara aykırı bir tablo çizdiğini anlatıyor: “Bize, ‘Kemerköy Termik Santrali’nde filtre var ve çevreyi kirletmeyecek’ denildi. Ama mahkeme yoluyla alınan bilgiler filtrelerin işletme maliyetleri sebebiyle ayın yalnızca 10 günü çalıştırıldığını gösterdi. Tabii kömürün santrale yarı açık sistemle gelişi de önemli bir sebepti.”

Davalar kapsamında gerçekleştirilen bilirkişi raporları Kemerköy Termik Santrali’yle ilgili eksiklikleri ortaya koydukça, santral yönetimi de nihayet önlem almaya başladı. Filtre sistemleri çalışır hale gelip, kömür nakil hattından yayılan toz emisyonları azaldıkça, henüz dava son bulmadan mandalina üretiminde belirgin bir canlanma oldu.

Yerel mahkeme davayı reddetmişti ama temyiz aşamasında Yargıtay’ın önüne bölgedeki diğer termik santrallerle ilgili yerel ve uluslararası başka kararlar da geldi. Yatağan, Yeniköy ve Kemerköy Termik Santralleri hakkındaki bilirkişi raporları, santrallerin insan sağlığına ve çevreye zararlarını ortaya koymuş, Aydın İdare Mahkemesi de Haziran 1996’daki kararıyla üç santraldeki üretimin geçici olarak durdurulmasına hükmetmişti. Uygulanmayan mahkeme kararıyla ilgili Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 2005’te adil yargılanma hakkı ihlali tespit etmiş, 2007’deki ara kararındaysa yargı kararına uyulması ve filtre sistemlerinin takılması gerekliliğini anımsatmıştı.

Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, mandalina ağaçlarının santralden gördüğü zararı ortaya koyan bilirkişi raporlarını esas alıp yerel mahkeme kararını Mart 2012’de bozdu. Ayla Öner, bozma kararına şahit olan babası Hüseyin Öner’in, Milas 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin Nisan 2013’te, santral yönetimini tazminat ödemeye mahkûm edişini görememesini üzüntüyle hatırlatıyor: “Dokuz yıllık dava boyunca babamın hukuka inancını kaybettiği birçok an oldu. Bozma kararı çıktığında hayattaydı ama yerel mahkemenin kararını verdiğinde yaşamını yitirmişti. Ören’de hala ciddi miktarda narenciye bahçesi varsa, bunda babamın hakkı büyük!”

Öner Ailesi için babalarından kalan bahçeler birer tarım arazisi olmanın ötesinde bir manaya sahip. Aile fertleri buraların birer hafıza mekânı olduğunu, hasat sırasında ebeveynlerini yanlarında hissettiklerini söylüyor. Ancak Ayla Öner bir termik santralin kanıtlanan kirletici etkilerinden ötürü bir çiftçinin tazminat almaya hak kazandığı davanın çevre hareketi için önemli olduğunun da farkında.

Ayla Öner her yıl hasat zamanı Ören’e geldiğinde, anne ve babasının mezarını mutlaka ziyaret ediyor. Bu yılki hasatta da alışkanlığını sürdürmüş. Çocukken çok da ilgisini çekmeyen, yetişkinliğindeyse kıymetini anladığı bahçelere her yıl nasıl koşarak geldiğini gülümseyerek itiraf eden Öner, mezarı başındayken babasına hitaben ağzından dökülenleri benimle de paylaşıyor: “Şimdi yukarıdan bakıp gülüyorsun, değil mi? ‘Bak, sizi nasıl getirdim buraya!’ diyorsun, değil mi!”

KÖMÜRÜ BIRAK!

Türkiye’de aktif çalışan 28, hayata geçmesi planlanan 40’tan fazla kömürlü termik santral projesi var. Dünya bu kirli ve verimsiz enerji kaynağından vazgeçerken, Türkiye yatırım yapmaya devam ediyor. Oysa sahip olduğu güneş enerjisi potansiyeliyle yenilenebilir ve temiz enerji alanında dünya lideri olabilir. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’ndan, kömürlü termik santral projelerini iptal etmesini ve yenilenebilir enerjiye yatırım yapmasını talep et.

Kullanıcı Bilgileriniz İle Oturum Açın

Bilgilerinizi Unuttunuzmu?